22 Ekim Dünya Kekemelik Günü
22 Ekim 2018

22 Ekim günü her yıl dünyanın her yerinde kekemeliğe dikkat çekmek ve kekemelik konusunda halkı bilinçlendirip doğru bilgiler sunmak adına “22 Ekim Dünya Kekemelik Günü” olarak kutlanmaktadır.

KEKEMELİK NEDİR?

Kekemelik bireyin yaşına paralel olarak gelişimine uygun ses, hece, sözcük tekrarları ve uzatmaları, duraklamalar, konuşmaya başlamada zorluk gibi belirtilerle konuşmanın akıcılığında ve ritminde meydana gelen bozukluklardır.

KEKEMELİK NE ZAMAN ORTAYA ÇIKAR?

2-6 yaş çocukların dil gelişiminde kritik bir dönemdir. Ses, hece, tek sözcük ile başlayan basit yapılar yetişkin cümle yapısına doğru ilerleme gösterir ve çocuğun sözcük dağarcığı artar. Çocuk nasıl cümle kuracağını bilebilir fakat bu bilgiyi kullanabilmesi için birtakım beceriler gereklidir. Bu beceriler kekemelikte önem arz etmektedir çünkü bu yaştaki çocuklar konuşurken sözcükleri, cümleleri art arda tekrarlayabilir, nefeslerini söyledikleri cümlenin uzunluğuna göre ayarlayamayabilir, yerinde olmayan duraklamalar yapabilirler.  Çoğu zaman bu konuşma biçimine “gelişimsel kekemelik” denir.

Kekemelik genellikle dil ve konuşma gelişimi döneminde, 2-6 yaş arasında görülmekle beraber nadiren ergenlik dönemi ve sonrasında da başlayabilmektedir. Çocukluk dönemi veya sonrasında geçirilen ciddi bir beyin hasarı sonrasında da kekemelik başlayabilir. Buna da “nörojenik kekemelik” denir. Bu kekemeliği olan bireylerin beyin hasarı öncesinde bir kekemelik öyküsü olmadığı belirtilmektedir.

KEKEMELİĞİN NEDENLERİ NELERDİR?

Kekemelik birçok etkenin bir araya gelmesiyle oluşan bir durumdur. Kimi birey yaşamış olduğu duygusal şok, korku ve heyecansal durumlarından dolayı gerilimini en zayıf organına psikolojik olarak taşıma eğilimi içerisindedir. İşte kekemeler bu olumsuz durum ve koşullar sonucunda gerilimlerini ses tellerine ileterek odak noktası oluştururlar. Ses telleri yoğun gerilim altında kaldıklarında normal işlevlerini yerine getiremeyerek olağan dışı bir kasılma yaşarlar. Böylece yaşanan gerilim altında solunum mekanizması da normal fonksiyonunu yerine getiremez ve birey çok yönlü bir işlevsel bozukluk ortamına girer. Oluşan durum, tipik bir kekemelik olarak ortaya çıkar.

Konuşamama kaygısı ile oluşan gerilimin nefes borusu ve ses tellerine iletilmesi ile ilişkili etmenler olabileceği gibi beynin (cerabral) sol yarı küresinde yer alan konuşma merkezinin herhangi bir nedenle zedelenmesi ya da nörolojik bozukluğunun bulunması da kekemeliğe neden olan etmen olarak düşünülmelidir. Bu açıdan soruna baktığımız zaman kekemelik, bireyin genetik olarak, gerilimi ses tellerinde toplama eğili­minden başlayarak, doğru solunum yapamama, günlük ya­şam koşullarındaki korkular, baskıcı toplum, şoklar, yanlış eğitim ve kazaların oluşturduğu psiko-fizyolojik bir bozukluktur denilebilir.

Kekemelik 4 Ana Başlıkta Ele Alınabilir: 

 1. Travmatik Yaşantılar ve Korkular

Yangın, deprem, tüp patlaması, bina çökmesi gibi olaylar; trafik kazaları, hasta­lık ve ameliyatlar; bir kavgaya tanık olma, hayvandan korkma ve sesle korkutulma vb. durumlar.

2. Aile İçi Sorunlar

Evdeki kavgalar ve huzursuzluklar, ço­cuğa uygulanan şiddet ve anne-baba arasındaki şiddet vb.

3. Kayıp ve Ayrılık

Ölüm nedeniyle aileden birinin kaybı, bo­şanma nedeniyle anne ve babadan ayrılma, beklenmedik seyahatler nedeniyle ayrılık, evcil hayvanın ölümü veya hayvandan ayrılma vb.

4. Hatalı Anne-Baba Tutumları

Baskıcı ve aşırı disiplinli aile tutumları, aşırı koruyucu aile tutumları, aşırı aşağılayıcı aile tutumları vb.

KEKEMELİK NEDEN ÖNEMLİDİR?

Kekemelik (akıcı konuşma bozukluğu) bireyin, diğer insanlarla sağlıklı iletişim kurabilmesini, özgüvenini, hayata bakışını, kendisine saygısını ve iç yapısını etkileyen oldukça önemli bir olaydır. Bundan dolayı o bireye gösterilen tutum ve başlanılan erken tedavi çok önem arz etmektedir.

KEKEMELİĞİN GENEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Kekemelik genellikle çocuklukta (3 buçuk-4 yaşından önce) başlar. Erken dönem kekemeliğin zaman içinde çocuk tarafından kendiliğinden kontrol altına alınabildiği gözlemlenmiş ve bu tip konuşma sorunu olan çocukların çoğunluğunun 5-6 yaş civarında kekemelikten kurtulduğu ortaya konmuştur.

Yetişkinlerde başlayan kekemelik nörojeniktir, gelişimsel değildir.

Kekemelik erkeklerde kızlara oranla daha çok görülür. Yaşın ilerlemesi de bu durumu değiştirmez, çünkü kızlar biyolojik yatkınlık olarak daha iyi bir iyileşme gösterir.

Ceza ve rekabet ortamının yüksek olduğu toplumlarda kekemelik oranı fazla, çocuk yetiştirme tutumlarının daha toleranslı olduğu toplumlarda ise oran daha azdır.

Ailesinde kalıtımsal olarak kekemelik olanların ailelerinin %40-%60’ında kekeleyen ya da kekeme olup iyileşmiş birisi bulunmaktadır.

Kekemeler stres faktörü azaltılıp alay edilmeden dikkatleri konuşmadan başka bir yere çekildiklerinde daha az kekelerler, tersi durumdaysa daha fazla kekeleme görülür.

KEKEMELİK TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

Kekemelik tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Bu konuda çocukların ve yetişkinlerin tedavisine yönelik birçok başarılı yaklaşım vardır.

KEKEMELİK TEDAVİSİ İÇİN KİM YARDIMCI OLABİLİR?

Çocuklarda ve yetişkinlerde kekemelik sorunu ile ilgili deneyimi olan bir dil ve konuşma terapisti sorunu gidermeye yardımcı olabilir.

KEKELEYEN ÇOCUĞA NASIL DAVRANMALIYIZ?

Sabırlı olun 

Kekeleyen çocuğun söylediğini düzeltmek doğru değil. Her şeyden önce onu dinlemek, sabırlı olmak gerekir. Sözcüklerinin kesilmemesi, doğrusu şu şekilde diye uyarılmaması gerekir.

Stresi azaltın

Kekeme olan çocukların anne babası ya da aile ortamı genelde kontrolcü, biraz baskıcı ve otoriter olabilir. Bu ortamda da bazı esnekliklerin söz konusu olmasıyla çocukta stres azalacak, stresi azalmış çocuk da kekelemeyecektir.

Dalga geçmeyin

Çocuk böyle bir durumda kendini değersiz hissedecektir. Bu da yoğun stresini daha da artırabilir. Stresinin artması kekemeliği tetikleyip şiddetini de artırabilecektir. Özellikle yakın çevresindeki insanların bu konuda anlayışlı olması, alay edecek ya da dalga geçilecek en ufak bir belirtinin olmaması gerekir.

Dikkatlerini kekemeliğe çekmeyin

Dur ve tekrar konuş, konuşmadan önce düşün,  tane tane konuş gibi uyarılarda bulunmayın.

Karşısında bağırarak ve çok hızlı konuşmayın

Çocuğunuzun da anlamadığını düşünerek ya da örnek olduğunu düşünerek yavaşça ve bağırarak konuşmayın.

Uzun cevaplı sorular sormayın

Genellikle kısa cevaplı sorular sorun, aksi takdirde karmaşık cümle kurarken zorlanabilir, özgüveni zedelenebilir.

Doğru nefes kontrolü sağlamasını gösterin:

Bizler nefesimizi verirken konuşuruz. Birlikte nefes alın ve söyleyeceğiniz kelimeyi nefes verirken söyleyin.