Uluslararası İşitme Engelliler Haftası ( 19-25 EYLÜL)
Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri,
bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık
sonucu yapamama olarak tanımlanan ‘Engellilik’, farklı nedenlere bağlı olarak zihinsel,
görme, işitme ve konuşma, ortopedik ve süreğen engelli olmak üzere beş temel başlıktan
oluşmaktadır.
Dünyada da engelliliğe yönelik uygulanan yasal düzenlemelerin yanı sıra engelliliğe dikkat
çekmek ve halkı bilinçlendirmek amacıyla bazı günler ve haftalar belirlenmiştir. Belirlenen
haftalardan biri ise “Uluslararası İşitme Engelliler Haftası” dır.
Engellilerin toplumdaki varlıklarını kabul etmek ve hayatlarına kolay şekilde devam
ettirebilmelerini sağlamak devletin görevidir. Engelli bireylerin sayısının idari kayıtlar
üzerinden tespiti ülkemiz ve özellikle engellilere yönelik politika geliştiren kurumlar
açısından büyük önem arz etmektedir. Engelli nüfusa ilişkin veri ihtiyacını gidermek için Aile
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca oluşturulan Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı
ve hayatta olan engelli sayısı; 1.422.159’u erkek, 1.107.542’si kadın olmak üzere
2.529.701’dir. Ağır engeli olan kişi sayısı 778.528’dir. Bunların %9,1’ ini işitme engelliler
oluşturmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2008 yılından itibaren iki yılda
bir düzenli olarak bireylerin genel sağlık durumunun ortaya çıkarılması ve kalkınma
göstergeleri içerisinde önemli bir paya sahip olan sağlık göstergesine yönelik bilgilerin elde
edilmesi amacıyla gerçekleştirilen Sağlık Araştırması kapsamında ise 2016 yılında 15 yaş
üzeri nüfusta işitme sorunu olan birey oranı %4,5’tir.
İşitme kayıpları, doğumsal ve doğumsal olmayan birçok nedene bağlı olarak oluşmaktadır.
Ebeveynler arasında akrabalık, kalıtsal bazı hastalıklarda görülen işitme kaybı, annenin
hamileyken kullandığı bazı ilaçlar ve geçirdiği hastalıklar, bebeğin doğum kilosunun
düşüklüğü, yoğun bakım ünitesinde kalması, ağır sarılıklar, ateşli hastalık geçirmesi ve
bebeğe verilen bazı ilaçlar işitme kaybına neden olabilmektedir.
Ülkemizde yılda yaklaşık 1.200.000 bebek doğmakta ve her bin bebekten 2-3’ü ileri derecede
işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak
enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran geçici işitme kayıplarıyla
birlikte % 6’ya kadar çıkmaktadır.
Engellilikten Korunma da taramalar; erken tanı için çok kullanılan ve en iyi sonuç veren
yöntemlerdir. Dünya Sağlık Örgütü işitme kaybına yol açan faktörlerin %50′sinin önlenebilir
olduğunu bildirmektedir. Bu nedenle Çocukların yeni doğan döneminde işitme taramalarından
geçmesi, kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık aşılarının zamanında ve eksiksiz
yapılması son derece önemlidir.
Uluslararası İşitme Engelliler Haftası ( 19-25 EYLÜL)
Sağlık Bakanlığı olarak bizim önceliğimiz işitme kayıplarını erken dönemde saptayarak
tedavi ve rehabilitasyonunu sağlamak ve bu yolla engelliğin önüne geçmektir. İşitme kaybını
erken dönemde belirlemek amacıyla ülkemizde Yeni doğan ve Okul Çağı dönemlerinde
çocuklarımıza işitme taraması yapılmaktadır. Basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile
işitme kaybı şüphesi olan bebekler erken zamanda teşhis edilebilmektedir. Yenidoğan
bebeklerimize 81 ilimizin kamu, üniversite ve özel hastanelerinin yer aldığı 1047 tarama
merkezimizde işitme taraması, 62 tane referans merkezimizde de ileri tanı ve tedavileri
gerçekleştirilmektedir. Bebeklerimizin tümüne ulaşılması hedeflenmekte ve ortalama yılda
2500 yenidoğana işitme kaybı tanısı konulmaktadır. Yine ilköğretimin 1. yılında, belirlenen
protokoller çerçevesinde işitme taraması konusunda eğitimli sağlık personeli tarafından
sahada tarama gerçekleştirilmekte, sorun saptanan çocuklarımız kulak burun boğaz
uzmanlarına yönlendirilmektedir.
Amacımız; geleceğimiz olan çocuklarımızın, tarama testleri ile erken dönemde saptanan ve
tedavi edilebilen hastalıklar konusunda erken müdahalelerinin yapılarak yaşıtları, sağlıklı
çocuklarla eşit koşullarda yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak ve sağlıklı bir nesil
oluşturabilmektir. Ailelere düşen görev çocuklarının işitme taramalarını zamanında yaptırmak
ve işitme kaybı saptandığında tedavi ve eğitim süreçlerine etkin bir biçimde dahil olmaktır.
Bu sayede erken teşhis konup ve erken rehabilite edilen çocukların dil gelişimine paralel
olarak; zihinsel sosyal ve ruhsal gelişimleri normal yaşıtlarına benzer seviyede gelişebilir.